:
Yazilar
Konu Konu: YAGSA / TAS KALIRMI GÖKTE ? Cevap YazYeni Konu
Yazar
Mesaj << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
METIN TEKIN
ziyaretci
ziyaretci


Üyelik: 01 Ekim 2003
Durum Online: Online
Mesaj: -2224
Gönderildi: 13 Eylül 2006 - 12:26 | IP Kayıtlı Alıntı METIN TEKIN



Büyükler; Osmanli terbiyesi almis, o pinarin suyunda dem tutmus, edep timsali sahsiyetler aramizdan bir bir çekilmeden önce, kendilerince yeri gelirdi de; “Tas yagacak basimiza!” derlerdi. Yagmis da. Nice kavimler gelmis geçmis tas yagmis baslarina. Son misal o mudur bilmem ama Ebrehe’nin ordusu kizgin tas yagmurunda ekin tarlasi gibi biçilmis.
Büyüklerin “Tas yagacak basimiza!” diye ürküntü gösterdikleri, korkuya kapildiklari, sahit olmaktan utanç duyduklari hadiseleri, misalleri bugün sahit olduklarimla karsilastiriyorum da “Tas kalir mi gökte?” demekten alamiyorum kendimi.
Hangi birini misal versem ki…
Büyügün saygi görmesi bir yana ebeveynler bile saygi görmekte nasipsiz. Ebeveynler futbol kurallari kadar önem vermiyor dini bilgilere, ögretilmelerine. Maç izlenirken isteklere karsi karsilikli olarak kaç kere “Oof!” haykirislari yükseliyor.
Televizyonlar âdeta hiç kapanmiyor. Evlerin içine tasinan manzaralar tek basina basimiza tas yagdiracak cinsten. Filmlerin, reklâmlarin malum sahneleri… Filistin’e, Lübnan’a yagan bombalarla yüregi soguyan kadin yine ayni cinsten erkegin kollarinda... Ötesini yazmaktan utaniyorum. Ama o erkek ki, karisiyla bu manzarayi seyrediyor; karisinin duygu akisina aldirmadan… O kadin ki, kocasiyla bu manzarayi seyrediyor; kocasinin duygu akisina aldirmadan… Ve çoluk çocuk…
Söyle on adim atsak sokakta, günaha bulasmadan dönebilir miyiz evimize? Eskiden etekler alttan kisalirdi. Henüz dizin epey altindaydi da, büyükler iste buna “Tas yagacak basimiza!” diye tepki gösterirlerdi. Simdi üstten de kisaldi. Üst giysiler de: Hem üstten hem alttan… Kalan parçalar örtünmek için degil cazibeyi artirmak için. Sehveti daha da tahrik etmek için. Erkek giysileri farkli sanilmasin. Diz üstü de meydanda göbek alti da. Darlik da üstesi…(Anladim din adina korku bacayi sarmis, saglik adina feryat edecek bir doktor/doktorlar yok mu? Bu giyim biçimlerinin sagliga indirdigi darbeler kimseyi endiselendirmez mi? Bu gençligin yaslanmasi da olacak ve en azindan nakli için böbrek yetistirilemeyecek. “Yasasin mafya!” denmiyorsa…)
Bankalar artik bakkaldan daha sik açilan ve daha çok ugranilan yerler oldu. Faiz, “Elhamdülillah Müslümanim!” diyenlerin gündeminden bile çikti. Normal bankalar olmazsa, faizi günah olmayan bankalar var nasil olsa… Rahmetli Zarifoglu’nun ferasetine takilana bakin:
“Halk asksizsa sokaklar/ banka dükkânlariyla doludur”
Allah’in nikâhla yatak odasinda olmasina izin verdigi ve hatta sevap verdigi seyler ne Allah ne kul umursanmadan sokaga tasti, öyle ki yadirgamak utanç sebebi sayildi; yobazlik…
Hirsizlar cirit atiyor her yanda. Degil mahallelerde, sokaklarda bile hirsizlik olayinin yasanmadigi gün geçmiyor. (Büyük hirsizliklar modern çerçeve ve usullerle yapildigi için dil uzatmak ayiplarin en ayibi, uzatmiyorum da.)
Komsuluk; ölüm döseginde, haklari orta yerde: Vârisleri olmayan mirasliklar listesinde… Komsunun biri tatilde; sefada… Digeri issiz, assiz; cefada…
Sözün senet oldugu toplumumuzda, ne senet ne çek simdi sözün yerini tutmuyor. Çek senet mafyasi sözden daha saglam is görüyor…
Haci amcamiz bile “Oncagizindan bir sey olmaz!” der gibi faiz hilesine aldirmadan kredi kartlarini dolduruyor cebine ve o günahla variyor secdeye…
Alkollü içecekler satan yerler adim basina yerlesti. Ne hikmetse özellikle egitim kurumlarinin yakin çevrelerine…
Eglence yerlerinde alkol seller gibi akitiliyor midelere ve günahin bin bir çesidi boy gösteriyor… Seytan ne kadarini üflemisse, en az o kadari…
Sahillerde “Edep Yahu!” levhasi komik kaçali yillar oldu da, hosgörü simsarlari giyinmenin farzlarini anlatan bir yaziyi çerçeveletip asabilirler mi kumsalin giris yerine? Vazgeçtim, sadece erkekle ilgili maddelerini… Hayir, asamazlar! Çünkü kendileri de ordalar. Hem de Islam adina uydurulmus donlari göbeklerinden asagi siyrilmis vaziyette…
Daha ötesini yazip kelimeleri yormaya, kirletmeye; veballerini almaya niyetim yok.
Sizi bilmem ama büyükler bu saydiklarimin çok azina sahit olsalardi bana hak verirlerdi. Onlar da “Yagacak da, tas kalir mi gökte?” derlerdi.
Kalir. Denizler, vadiler, ovalar tepeleri asacak sekilde dolsa bile, gök “bana misin!” demez. Sanki bir eksilmesi de olmaz. Hem öyle taslari var ki biri, birkaçi yeter yere.
Bir duygu seline kapilarak, felaket tellalligi yapmaya çalisarak yazdigim sanilmasin. Bilim adamlarinin bu konudaki hesaplarini, korkularini bilmeyen mi var? Bilinen o meshur kanun, günü gelince gögün tamamiyla basimiza dökülecegini anlatir. Kuran-i Kerim bunu çoktan anlatmis: Olanlari misal vermis, olacaklarin bir kismini da haber…
Meyvenin kabugu bir yerinden ezildi, soyuldu mu çürüme baslar. Edep de ayni misal. Insan hayatinin kötülüklerle bulusmasina karsi ana koruyucu olan edep bir yerinden delindi mi, artik o insanda çürümenin önüne geçilemez. Geçilemez ki, “Illa edep” denilmis.
“Illa edep!”
Çürüme noktasinda nefis seytanla el ele tutusur ve çok sürmez günahlarin izleri saçilir yollara. Ibadetler bir bir agir gelir gövdelere. Ve gövdeler dökülmeye baslar.
Hosgörü simsari din adamlari(belki de cin adamlari); “Islam’da o yok, bu yok, hos görü var, su var, bu var, bu hadis uydurma, su hadis zaten yok, Kuran yeter, farzlara bakin siz, böyle fetva mi olur…” dediler cascavlak biraktilar dindarligi... Kendi hayatlarinda insanlarin imrenecegi güzellikleri de ortaya koyamadilar. Koyamazlardi da. Edepten siyrilmis kisilik, tenden siyrilmis gövde gibidir. Güzel denir mi o gövdeye? Güzel diyen çikmadi da zaten. Ve bahaneler pesinde kosturan yolculari kaldi orta yerde. Simdi aleni olarak yasanan bütün günahlarin sorumlulugu fetvalarindan edebi siyiranlarda… Ayibi, utanma duygusunu edep zirhindan soyup çikaranlarda… Su günah ortamini hazirlayanlarin, safça isleyenlerin degil, basina alev toplari yagsa yeridir, hatta “Yagsin!” diye de duam vardir. Çünkü aglayarak, sizlayarak, yalvar yakar; “Etmeyin, yapmayin!” denildiginde “Sen ne anlarsin, filan hocadan iyi mi biliyorsun?” diye onlari siginak buldular. Simdi iyi bilenler islenen günahlarin dünyada da, ahirette de azabini çekmeye soyunsunlar. Isimlerini öne çikarmak ugruna çiktiklari gibi çiksinlar meydana. Ayrilsinlar bir yana. Yoksa onlar aramizda var oldukça korkulur ki, azabimiz dünyada ortak…
Yagarsa taslar, oynarsa yerin taslari hiçbirimizi ayirmaz. Hele böyle sessiz kalmisken, belki de günahtan lezzet almaya baslamisken…
Onlarin fetvalarini bahane bilip ortak olmayanlara ahirette elbette güzel bir ayrilik olacaktir. Olacaktir ama su aleni islenen günahlari önce kendimizden, kendi çevremizden bir bir uzaklastirmaya çalisalim. Ne olur çalisalim. En azindan “bugz” edelim. Sonra da açalim ellerimizi, gökleri avucumuzun içine alir gibi...
Zangir zangir sallayalim gök kapilarini…
“Ya Rabbi; tas yagdirirsan helak oluruz. Tas kütleyi yerinden oynatirsan… Nur yagdir, nur yagdir, nur yagdir, nasiplendir nurunla, tutussun gönül kandilimiz; hidayete ermislerden, teslim olmuslardan olalim!”
“Sana siginmislardan; senden sana…

METIN TEKIN


Düzenleyen selamikaranfil Tarih: 30 Aralik 1899 - 00:00
Sayfa Başı Göster METIN TEKIN's Profil Bu kullanıcının diğer mesajlarını araştır METIN TEKIN
 

  Cevap YazYeni Konu
Yazdırılabilir Sayfa Yazdırılabilir Sayfa

Foruma Git
Bu işlemi yapamazsınız: Yeni konu gönderme
Bu işlemi yapamazsınız: Konulara cevap yazma
Bu işlemi yapamazsınız: Mesajlarınızı silme
Bu işlemi yapamazsınız: Mesajlarınızı düzenleme
Bu işlemi yapamazsınız: Anket oluşturma
Bu işlemi yapamazsınız: Oy kullanma

Powered by Web Wiz Forums version 7.9
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide

Sayfa yükleme süresi: 0.0947 saniye.