:
Yazilar
Konu Konu: ANZAKLI ÖMER’IN HIKAYESI... Cevap YazYeni Konu
Yazar
Mesaj << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
selamikaranfil
moderatör
moderatör


Üyelik: 01 Ocak 2005
Durum Online: Offline
Mesaj: 242
Gönderildi: 11 Nisan 2005 - 18:03 | IP Kayıtlı Alıntı selamikaranfil

Anzakli Ömer'in Hikayesi

1957 Yilinda Istanbul Tip Fakültesi'nden mezun olup ihtisas yapmak üzere ABD'ye giden doktor Ömer Musluoglu, görev yaptigi hastahane de basindan geçen çok enteresan bir hadiseyi söyle anlatiyor:

Amerika 'ya gittigim ilk yillar... New York'da Medical Center Hospital'da görev almistim. Fakat vazifem kan almak, kan vermek, serum takmak, elektrokardiyografi çekmek gibi isler…

Hastaya o kadar önem veriyorlar ki yeni doktorlar hemen direkt olarak hasta muayenesine, tedavisine verilmiyor. Diger zamanlarda da laboratuarda çalisiyorum. Bir hastaya gittim. Yaslica bir adam, tahminen yetmis bes yaslarinda… "Kan verecegim kolunuzu açar misiniz?" dedim. Adamcagiz kanserdi ve ayni zamanda kansizdi.

Kolunu açtim, baktim pazusunda bir Türk bayragi dövmesi var. Çok ilgimi çekti, kendisine sormadan edemedim:

-"Siz Türk müsünüz?"

-Kaslarini yukariya kaldirarak "hayir" manasina bir isaret yapti.

-Ama ben hala merak ediyorum. "Peki bu kolunuzdaki Türk bayragi nedir?"

-"Aldirma öylesine bir sey iste" dedi. Ben yine israrla: "Fakat benim için bu çok önemli, çünkü bu benim milletimin bayragi, benim bayragim..."

Bu söz üzerine gözlerini açti. Derin derin yüzüme bakti ve mirilti halinde sordu:
-"Siz Türk müsünüz?"
-"Evet Türk'üm..."

Ihtiyar gözlerime tanidik bir göz ariyor gibi bakti.. Anlatmaya basladi:

"Yil 1915. Çanakkale diye bir yer var Türkiye'de.. Orada savasmak üzere bütün Hiristiyan devletlerden asker topluyorlardi. Ben, Avustralya Anzaklarindandim. Ingilizler bizi toplayip dediler ki: 'Barbar Türkler Hiristiyan dünyasini yakip yikacaklar. Bütün dünya o barbarlara karsi cephe açmis durumda.. Birlik olup üzerine gidecegiz. Bu savas çok önemlidir.' Biz de inandik sözlerine ve savasmak isteyenler arasina katildik.

Beynimizi yikayan Ingilizler Türklere karsi topladigi askerlerin tamamini Çanakkale'ye sevkediyormus. Bizi gemilere doldurup Misir'a getirdiler, orada birkaç ay talim gördük, sonra da bizi alip Çanakkale'ye getirdiler. Savasin siddetini ben ilk orada gördüm. Öyle ki denize düsen gülleler sulari metrelerce yukari fiskirtiyor, gökyüzünde havai fisekler geceyi gündüze çeviriyordu.

Her taaruzda bizden de Türklerden de yüzlerce insan hayatinin baharinda can veriyordu. Fakat biz hepimiz Türklerdeki gayret ve cesareti gördükçe sasiriyorduk. Teknolojik yönden çok çok üstün oldugumuz gibi sayi bakimindan da fazlaydik. Peki onlara bu cesaret ve kuvveti veren sey neydi? Ilk baslarda zannediyordum ki Ingilizlerin bize anlattigi gibi Türkler barbarliktan böyle saldiriyorlar. Meger bu barbarliktan degil,kalplerindeki vatan sevgisinden kaynaklaniyormus. Biz karaya ciktik.Taarruz edecegiz, bizi püskürtüyorlar.. Tekrar taaruz ediyoruz, bizi gene püskürtüyorlar. Tekrar taaruz ediyoruz.. Derken böyle bir taarruzda basimdan yedigim bir dipcik darbesiyle kendimden geçmisim. Gözlerimi açtigimda kendimi yabanci insanlarin arasinda buldum. Nasil korktugumu anlatamam. Ingilizler bize Türkleri barbar, vahsi kimseler olarak tanitti ya... Ama dikkat ettim, bana hiç de öfkeli bakmiyorlar, yaralarimi sarmislar. Iyice kendime gelince bu defa çantalarinda bulunan yiyeceklerden ikram ettiler bana. Iyi biliyorum ki onlarin yiyecekleri çok çok azdi. Bu haldeyken bile kendileri yemeyip bana ikram ediyorlardi. Soke oldum dogrusu… Dedim ki kendi kendime:

-'Bu adamlar isteseler su anda beni öldürürler, ama öldürmüyorlar... Veyahut isteseler önceden öldürebilirlerdi.. Halbuki beni cephenin gerisine götürdüler..' Biz esirlere misafir gibi davraniyorlardi. Bu duygularla 'Yaziklar olsun bana' dedim. 'Böyle asil insanlarla ben niye savasiyorum, niye savasmaya gelmisim?

Bu Ingiliz milleti ne yalanciymis, ne kadar Türk düsmaniymis' diyerek pisman oldum.. Ama bu pismanligim fayda etmiyor ki... Bu iyilige karsi ne yapsam diye düsündüm durdum günlerce.. Nihayet bizi serbest biraktilar.

Memleketime döndüm. Iste memlekette Türk milletini ömür boyu unutmamak için koluma bu Türk bayragi dövmesini yaptirdim. Bu bayragin esrari bu iste.."

Benim gözlerim dolu dolu ihtiyara bakarken o devam etti:

Talihin cilvesine bakin ki, o zaman ölmek üzere iken yaralarimi iyilestirerek, sihhate kavusmama çaba sarfeden Türkler idi. Simdi de Amerika gibi bir yerde yillar sonra yine iyilestirmeye çaba sarfeden bir Türk....

Ne garip degil mi? Avustralya 'dan Amerika'ya gelirken bir Türkle karsilasacagimi hiç tahmin etmezdim. Siz Türkler gerçekten çok merhametli insanlarsiniz. Bizi hep kandirmislar, buna bütün kalbimle inaniyorum. Pesinden nemli gözlerle "Bana adinizi söyler misiniz?" dedi.

"Ömer" cevabini verdim. Merakla tekrar sordu: "Peki niçin Ömer ismini vermisler sana?"

-"Babam müslümanlarin ikinci halifesinin isminden ilham alarak bana Ömer adini vermis."

-"Senin adin müslüman adi mi?" Ben -"Evet, müslüman adi" deyince yüzüme bakti, dogrulmak istedi. Onun yatakta oturmasina yardim ettim. Gözleri dolu doluydu. Yüzüme bakarak dedi ki: "Senin adin güzelmis. Benim adim simdiye kadar Josef Miller idi, simdiden sonra "Anzakli Ömer" olsun."

-"Olsun" dedim.

-"Peki doktor beni müslüman eder misin? Müslüman olmak zor mu ?" Sasirdim, nasil da birdenbire müslüman olmaya karar vermisti. Meger o bunu hep düsünüyormus da kimseyle konusup soramadigi için gerçeklestirememis..

-"Tabii" dedim. "Müslüman olmak çok kolay." Sonra kendisine imanin ve Islamin sartlarini anlattim, kabul etti. Hem kelime-i sehadet getiriyor,hem de agliyordu.. Mirildandi: "Siz müslümanlar tesbih çekersiniz, bana da bir tesbih bulsan da ben de yattigim yerden tesbih çekerek Allah'imi ansam olur mu?"
Bu sözden de anladim ki dedelerimiz savas esnasinda Hakki zikretmeyi ihmal etmiyormus. Hemen bir tesbih bulup kendisine getirdim. Hasta yataginda tesbih çekiyor, biz de tedavisiyle ilgileniyorduk. Bir gün yanina gittigimde samimi bir sekilde rica etti. -"Beni yalniz birakma olur mu?" "Ne gibi Ömer amca?" "Ara sira gel de bana Islamiyeti anlat!.. Sen çok güzel seylerden bahsediyorsun. O sözleri duydukça kalbim ferahliyor." O günden sonra her gün yanina gittim, bildigim kadariyla dinimizi anlattim.

Fakat günden güne eriyip tükeniyordu. Kaç gün geçti tam hatirlamiyorum, hastanenin genel hoparlöründen bir anons duydum. "Doktor Ömer, lütfen 217 numarali odaya gelin!" Hemen yukari çiktim. Ömer amcanin odasina vardigimda gördügüm manzara aynen söyleydi: Sag elinde tesbih, açik duran sol kolunun pazusunda dövme Türk bayragi, gögsünde imani ile koskoca Anzakli Ömer son anlarini yasiyordu. Hemen basucuna oturdum, kendisine kelime-i sehadet söylettirdim, o sekilde kucagimda teslim-i ruh etti...

Bir Çanakkale gazisi görmüstüm. Yillar sonra da olsa Müslüman Türk Milletine olan sevgisi sayesinde kendisine iman nasip olmustu.

Ne yalan söyleyeyim, agladim...

Kimya Müh.+Stj. Dr. Asiye



Sayfa Başı Göster selamikaranfil's Profil Bu kullanıcının diğer mesajlarını araştır selamikaranfil
 

  Cevap YazYeni Konu
Yazdırılabilir Sayfa Yazdırılabilir Sayfa

Foruma Git
Bu işlemi yapamazsınız: Yeni konu gönderme
Bu işlemi yapamazsınız: Konulara cevap yazma
Bu işlemi yapamazsınız: Mesajlarınızı silme
Bu işlemi yapamazsınız: Mesajlarınızı düzenleme
Bu işlemi yapamazsınız: Anket oluşturma
Bu işlemi yapamazsınız: Oy kullanma

Powered by Web Wiz Forums version 7.9
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide

Sayfa yükleme süresi: 0.0938 saniye.